Daha Sürdürülebilir Doğa ve Çevre
I
Biyoçeşitlilik ve Arazi Kullanımı
Biyoçeşitlilik Politika ve Stratejilerimiz
Tüm mevcut faaliyet alanlarımızda olduğu gibi, faaliyete geçmesini planladığımız yeni sahalarımız için gerekli tüm izinleri alarak yeni çalışma sahalarımızın bölgeye özgü çevresel koşullarına uygun bilimsel gerçekler doğrultusunda çalışmalar yapıyoruz. Biyoçeşitliliğin zarar görmemesi için bu bölgelere özgü farklı projeler geliştiriyoruz.
Biyoçeşitlilik yönetimini iş stratejimizin temel bir unsuru olarak görüyor ve biyoçeşitlilik kaybını önlemek, ekosistemleri korumak için belirlediğimiz hedefler kapsamında çalışıyoruz. Faaliyetlerimizi gerçekleştirdiğimiz alanlarda ve bu alanların yakınında toz emisyonlarını azaltmak, su kullanımını optimize etmek ve maden ocaklarını nitelikli karbon yutak alanlarına dönüştürmek için çalışmalar yapıyoruz. Faaliyetlerimizin biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz ediyor ve risk yönetim stratejileri belirliyoruz.
Biyoçeşitlilik politikamız, Yönetim Kurulu ve Sürdürülebilirlik Komitesi tarafından yönetiliyor, ilerlemeleri CEO başkanlığındaki Sürdürülebilirlik İcra Komitemiz tarafından takip ediliyor.
Biyoçeşitlilik Politikamıza buradan ulaşabilirsiniz.
Akçansa olarak Dünya Mirası ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) I ve III kapsamında ilan edilen korunan alanlarda yeni sahalar açmamayı veya keşifler yapmamayı taahhüt ediyoruz. Ayrıca, faaliyet gösterdiğimiz tüm maden alanlarında Biyoçeşitlilik Yönetim Planları oluşturmayı hedefliyor; bu bağlamda, sürdürülebilirlik hedeflerimize uyumlu şekilde bu planları uyguluyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz topraklarda yaşayan biyolojik çeşitliliği koruma sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve operasyonlarımızın biyoçeşitlilik üzerindeki etkisini kritik bir öncelik olarak ele alıyoruz.
Etki, Risk ve Fırsat Analizi
Çimento sektörü, faaliyetlerinin doğası gereği biyoçeşitlilik üzerinde özellikle arazi kullanımı, habitat kaybı ve arazi bozulması gibi çeşitli etkiler yaratıyor. Madencilik faaliyetleri, ham madde çıkartılması sırasında ekosistemler üzerinde fiziksel bir baskı oluştururken toprak yapısında ve bitki örtüsünde kalıcı etkiler meydana getiriyor. Aynı zamanda, çimento üretim süreçleri esnasında ortaya çıkan emisyonlar, hava kalitesi ve ekosistem sağlığını da etkiliyor. Bu nedenle, çimento sektöründeki biyoçeşitlilik etkilerinin yakından izlenmesi ve azaltılması, sürdürülebilir bir gelecek için kritik bir rol oynuyor.
Bu bilinçten hareketle 2023 yılında faaliyet alanlarımızda biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerimizi daha iyi anlamak amacıyla bağımsız danışmanlık firmaları ile kapsamlı analizler gerçekleştirdik. Bu analizlerde ekosistem üzerindeki doğrudan etkiler, su kaynaklarına olan mesafe ve emisyon düzeyleri gibi çeşitli kriterleri değerlendirdik. Yapılan değerlendirme sonucunda öncelikli biyoçeşitlilik bölgelerimizi belirledik.
Maden sahalarımız icin Biyoçeşitlilik Yonetim Planlarımızı (BYP) oluşturmaya başladık (2 adet ham madde ocağı için hazırlanmıştır). 2024 yılında Biyoçeşitlilik Politikamızı yayınladık. 2025 yılında diğer ham madde ocaklarımız için de Biyoçeçeşitlilik Yönetim Planı geliştirmeyi hedefliyoruz.2030 sürdürülebilirlik hedeflerimiz kapsamında 2030 yılında faaliyet gösterdiğimiz tüm maden sahalarımızda Biyoçeşitlilik Yönetim Planlarını hazırlamayı planlıyoruz.
Operasyonlarımız sonucunda çölleşme oluşmamakta fakat maden çıkarımı esnasında arazi bozulması meydana gelebilmektedir. Bu etkileri en aza indirmek amacıyla faaliyetlerimizi tamamladıktan sonra maden sahalarımızı doğaya yeniden kazandırma projelerimizi sürdürüyoruz. Orman arazileri için rehabilitasyona hazır hale getirme taahhütlerimiz bulunuyor ve her yıl rezervin bittiği bölgelerde ağaçlandırma çalışmaları gerçekleştirerek bu bölgeleri faaliyetlerimiz öncesindeki haline geri getiriyoruz.
Hassas Bölgeler ve Önceliklendirme
Biyoçeşitlilik yönetimi kapsamında öncelikli lokasyonlarımızı belirlemek için sektörel önemlilik ve ekolojik hassasiyet kriterlerine dayalı bir önceliklendirme çalışması yürüttük. Yapılan analizler sonucunda beş öncelikli lokasyonumuzu belirledik. Bu tesisler yüksek ekolojik hassasiyet ve önemli çevresel etkiler içeren sahalar olarak sınıflandırılmıştır.
Önceliklendirme sürecindeki değerlendirme kriterlerimiz:
Arazinin ekolojik duyarlılığı ve korunma statüsü
Faaliyetlerimizin doğrudan habitat kaybına neden olma riski
Su ve doğal kaynak kullanımı
Emisyon salımlarımız ve hava kalitesi üzerindeki etkiler
Rehabilitasyon ve Koruma Çalışmalarımız
Madencilik faaliyetlerimizden kaynaklanan ekolojik etkileri azaltmak amacıyla çeşitli rehabilitasyon projeleri yürütüyoruz. 2024 yılında 0,5 hektarlık maden sahasını rehabilite ederek toplam rehabilite edilen alanı 29 hektara çıkardık. Hedefimiz, 2030 yılına kadar 50 hektarlık alanı rehabilite etmek.
Ayrıca, 2024 yılında ana hissedarlarımızdan Heidelberg Materials’ın altıncısını düzenlediği “Quarry Life Award” yarışmasına katıldık. Bu yarışma, ham madde sahalarının biyoçeşitlilik etkilerini azaltmayı hedefleyen, üniversite sanayi iş birliğini geliştirmeyi, öğrenci ve akademik personelin ham madde sahalarında biyoçeşitliliğe değer katacak projeler üretmelerini teşvik eden ve biyoçeşitlilik konusunda farkındalığı artırmayı amaçlayan bir yarışmadır. Bu doğrultuda üniversitelerin ilgili bölümlerinde tanıtım faaliyetleri yapılarak belirlenen 5 maden sahamız için toplam 13 proje önerisi alındı. Bu projeler bilimsel ve sosyal fayda kategorilerinde metodoloji, inovasyon, uygulanabilirlik, bilime, topluma ve maden sahasına sağladığı fayda, paydaş katılımı ve yerel ilişkilerin güçlendirilmesi gibi değerlendirme kriterlerine göre puanlanarak en iyi altı proje finale kaldı. 2025 yılında bu projeler pilot ölçekli olarak maden sahalarımızda uygulanacak olup, ulusal ve uluslararası platformda değerlendirilerek, en iyi projeler ödüllendirilecek.
Metrik ve Hedefler
2030 yılına kadar 50 hektar maden alanımızı rehabilite etmeyi ve tüm maden sahalarımızda Biyoçeşitlilik Yönetim Planı oluşturmayı hedefliyoruz. Bu hedefler doğrultusunda:
Madencilik sahalarımızda rehabilitasyon ve ağaçlandırma çalışmalarına devam edeceğiz.
Biyoçeşitlilik yönetim ve eylem planlarımızı genişleteceğiz.
QLA yarışması gibi pilot ölçekli projelerle inovatif yaklaşımlar geliştireceğiz.
Hedeflerimiz doğrultusunda 2024 yılında Bozalan Kalker ve Çamlıca Taştepe maden ocakların için saha çalışmalarımızı gerçekleştirdik ve Biyoçeşitlilik Yönetim Planlarının ilk versiyonlarını hazırladık.
Biyoçeşitlilik koruma alanlarında bulunan tesis sayısı | 2024 |
Yasal koruma altındaki bölgeler | 0 |
UNESCO Dünya Mirası alanları | 0 |
UNESCO İnsan ve Biyosfer Programı Rezervleri | 0 |
Ramsar bölgeleri | 0 |
Kilit Biyoçeşitlilik Alanları15 | 4 |
Diğer16 | 19 |
15 KBA ile ilgili belirleme standardı, bölgenin KBA’ya olan mesafesine göre belirlenmiş olup, çok yakın <2,5 km ve yakın <5km tesisler dahil edilmiştir.
16 9 tane maden sahamız, mülkiyeti orman idaresinde bulunan “orman” vasıflı alanda bulunduğu için, koruma altında alandır. Bu nedenle, tabloda belirtilen “Diğer” kısmında gösterilmiştir.
Marmara Adası Gündoğdu Köyü Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği ile iş birliği içinde yürüttüğümüz bu projede, Balıkesir Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin danışmanlığından faydalandık. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü onayıyla sürdürdüğümüz proje kapsamında, 160’ı üç boyutlu yazıcılarla üretilen toplam 280 yapay resifi Marmara Denizi tabanına yerleştirdik.
Bu proje aracılığıyla Marmara Denizi’ndeki deniz ekosistemlerinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı, bölgedeki deniz canlılarının yaşam alanlarını iyileştirmeyi ve deniz altı yaşamını desteklemeyi amaçlıyoruz.
Bir yıl süren çalışmamızın ilk bulguları, resiflerin deniz yaşamını canlandırmaya başladığını ortaya koyuyor. İlk izleme raporumuza göre, 10’u balık türü olmak üzere toplam 33 farklı deniz canlısı türü tespit ettik. Karagöz (Diplodus vulgaris) ve Eşkina (Sciaena umbra) gibi ekonomik değeri yüksek balık türlerinin sayısında artış gözlemledik. Ayrıca, koruma altındaki Maya yengecine (Maja squinado) ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde kritik tehlike altında sınıflandırılan Pina midyesine (Pinna nobilis) resiflerimizde rastladık.
Pina midyeleri, saatte 6 litre deniz suyunu temizleme kapasiteleriyle deniz ekosistemlerinin sağlığını desteklerken müsilaj gibi çevresel sorunlara karşı etkili bir çözüm sunuyor. Yapay resiflerimizin bulunduğu alanlarda deniz ekosisteminin iyileştiğini, balıkların üreme ve beslenme alanları haline geldiğini ve biyolojik çeşitliliğin arttığını gözlemledik.
Yasal Uyarı
Akçansa 2024 Entegre Faaliyet Raporu (“Rapor”), Akçansa Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. (“Akçansa”) tarafından hazırlanmıştır. Rapor kapsamında yer alan ve Akçansa tarafından hazırlanan TSRS uyumlu senaryo analizleri, finansal önemlilik çalışmaları, iklim değişikliği odaklı fiziksel ve geçiş riskleri dahil tüm çalışmalar Akçansa Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin verilerine, hesaplamalarına, uzman görüşüne ve ulusal/uluslararası standartlara dayanmakta olup, üçüncü şahıs/firmaların bu varsayımlardan faydalanması sonucunda ortaya çıkabilecek kayıp/zararlardan Akçansa sorumlu değildir.